6 Aralık 2007 Perşembe

Kanser ve geleneksel tedaviler

Kanser, bazı etkilerle değişime uğramış hücrelerin, gerek yerel ve gerekse uzak noktalarda kontrolsüz olarak çoğalıp büyümelerinin sonucu oluşan hastalığa verilen addır. Normalde hücreler belli bir kontrol altında, ihtiyaca göre bölünerek çoğalırlar. Hücreler bir taraftan programlı ölüm ya da "apoptoz" denen olay ile yok olurken, diğer taraftan da DNA'daki çeşitli genlerin kontrolüyle çoğalırlar. Bu genler mutasyona (değişime) uğrayarak hücrelerin aşırı büyümesine sebep olurlarsa, o zaman kanser oluşur.

Geleneksel kanser tedavi yöntemleri vücudumuzun kendi hücrelerinden oluşan tümör hücrelerinin öldürülmesi amacına dayanır. Bu amaçla tümör hücreleri ya cerrahi müdahele ile, ya kemoterapi denilen kanser hücrelerini yoketmesi arzu edilen öldürücü ilaçlarla veya, çok yüksek frekansta iyonlaştırıcı radyasyon yayan ışınlar kullanarak kanserli hücreleri yokedilmeye çalışılır..

Her üç tedavi yöntemi de ölümle sonuçlanabilen, çok ciddi yan etkiler içermektedir. Etkinlik açısından sa örneğin Saygın Clinical Oncology dergisinde 2004 yılında yer alan bir makaleye göre kemoterapi tedavisi 5 yıl kanser hayatta kalma oranını ABD'de yalnızca %2,1 ve Avustralya'da %2,3 oranında arttırmakta yada diğer bir değişle % 60'dan %62'lere çıkartmaktadır. Tedavi sürecinde saç dökülmesi, mide bulantısı, şidetli ağrılar vs gibi sayısız yan etkilerle karşılaşılabilmektedir..

Kanserli hücreleri öldürme prensibine dayalı olan bu tedaviler genelde bu hücrelerin tamamını yokedememekte ve geri kalan hücreler tedaviye dirençli bir şekilde agresif bir şekilde tekrar ortaya çıkıp vücudun çeşitli bölgelerine yayılmaya (metastaz) başlamaktadırlar.

Yandaki bölümü tıklayarak Fortune dergisinde yer alan ve harcanan milyarlarca dolara rağmen niçin kanser ile savaşta başarı sağlanamadığını irdeleyen bir makaleye ulaşabilirsiniz.

Hiç yorum yok: