6 Aralık 2007 Perşembe

Geleneksel tedavilerin etkinliği

The Contribution of Cytotoxic Chemotherapy to 5-year Survival in Adult Malignancies

The Contribution of Cytotoxic Chemotherapy to 5-year Survival in Adult MalignanciesABSTRACT:
Aims: The debate on the funding and availability of cytotoxic drugs raises questions about the contribution of curative or adjuvant cytotoxic chemotherapy to survival in adult cancer patients.
Materials and methods: We undertook a literature search for randomised clinical trials reporting a 5-year survival benefit attributable solely to cytotoxic chemotherapy in adult malignancies. The total number of newly diagnosed cancer patients for 22 major adult malignancies was determined from cancer registry data in Australia and from the Surveillance Epidemiology and End Results data in the USA for 1998. For each malignancy, the absolute number to benefit was the product of (a) the total number of persons with that malignancy; (b) the proportion or subgroup(s) of that malignancy showing a benefit; and (c) the percentage increase in 5-year survival due solely to cytotoxic chemotherapy. The overall contribution was the sum total of the absolute numbers showing a 5-year survival benefit expressed as a percentage of the total number for the 22 malignancies.
Results: The overall contribution of curative and adjuvant cytotoxic chemotherapy to 5-year survival in adults was estimated to be 2.3% in Australia and 2.1% in the USA.
Conclusion: As the 5-year relative survival rate for cancer in Australia is now over 60%, it is clear that cytotoxic chemotherapy only makes a minor contribution to cancer survival. To justify the continued funding and availability of drugs used in cytotoxic chemotherapy, a rigorous evaluation of the cost-effectiveness and impact on quality of life is urgently required. Morgan, G. et al. (2004). Clinical Oncology 16, 549e560

-------------------------------------------------------------------------------

Are Increasing 5-Year Survival Rates Evidence of Success Against Cancer

Are Increasing 5-Year Survival Rates Evidence of Success Against CancerABSTRACT:
Context: Increased 5-year survival for cancer patients is generally inferred to mean that cancer treatment has improved and that fewer patients die of cancer. Increased 5-year survival, however, may also reflect changes in diagnosis: finding more people with early-stage cancer, including some who would never have become symptomatic from their cancer.

Objective: To determine the relationship over time between 5-year cancer survival and 2 other measures of cancer burden, mortality and incidence.

Design and Setting: Using population-based statistics reported by the National Cancer Institute Surveillance, Epidemiology, and End Results Program, we calculated the change in 5-year survival from 1950 to 1995 for the 20 most common solid tumor types. Using the tumor as the unit of analysis, we correlated changes in 5-year survival with changes in mortality and incidence.

Main Outcome Measure:
The association between changes in 5-year survival and changes in mortality and incidence measured using simple correlation coefficients (Pearson and Spearman).

Results:
From 1950 to 1995, there was an increase in 5-year survival for each of the 20 tumor types. The absolute increase in 5-year survival ranged from 3% (pancreatic cancer) to 50% (prostate cancer). During the same period, mortality rates declined for 12 types of cancer and increased for the remaining 8 types. There was little correlation between the change in 5-year survival for a specific tumor and the change in tumor-related mortality (Pearson r=.00; Spearman r=-.07). On the other hand, the change in 5-year survival was positively correlated with the change in the tumor incidence rate (Pearson r=+.49; Spearman r=+.37).

Conclusion: Although 5-year survival is a valid measure for comparing cancer therapies in a randomized trial, our analysis shows that changes in 5-year survival over time bear little relationship to changes in cancer mortality. Instead, they appear primarily related to changing patterns of diagnosis.

Kanserde Cytotron tedavisi nasıl uygulanır?

Cytotron tedavisi kanser hastaları için bir kür şeklinde uygulanır Standart uygulama 28 gün boyunca günde bir saat olmak üzere toplam 28 saattir. Kimi durumlarda 14 günlük bir uygulamadan sonra 14 gün ara verilir ve daha sonra tedavi sonuçlandırılır.

Hastanın tedavi öncesinde MR ile çekilmiş görüntülerindeki tümörlerin yerleri belirlenir. Daha sonra bu bilgiler sisteme yüklenerek elektromanyetik dalgaların tümörlü bölgeye en uygun şekilde ve uygun dozda ulaşacağı ayarlamalar yapılır.

Tedavi süresince hasta hiçbirşey hissetmez. Tedavinin herhangibir yan etkisi yoktur. Ağrı kesici etkisi şaşırtıcı şekilde birkaç seans içinde ortaya çıkar. Genelde ilk hafta içinde tümör kontrol altına alınır ve daha sonra yavaş yavaş programlanmış hücre ölümü gerçekleşerek tümör küçülmeye başlar. Tedavi sonunda tümör içi boşalmış ve kurumuş bir hal almaya başlayarak küçülür.

Cytotron ile yalnızca yeri tam olarak belirlenmiş tümörler tedavi edilebilmektedir. Aynı anda sistem ençok 3 tümörü tedavi edebilmektedir. Beyin, akciğer, mide, pankreas, kolon, kemik, prostat, meme, kolon kanseri olan pekçok vaka başarıyla tedavi edilmişlerdir. Cytotron lösemi gibi vücudun geneline yayılmış olan kanser türlerinde kullanılamamaktadır.

Kanser ve Cytotron tedavisi

Cytotron'da kullanılan RFQMR teknolojisinin kanserli hücrelerle başa çıkma yöntemi ise tamamen farklıdır. RFQMR yöntemi ile Radyoterapi'de uyglanan çok yüksek frekastaki yüksek enerjili iyonlaştırıcı radyasyon yerine, Radyo frekansı veya daha düşük frekanstaki düşük enerjili elektromanyetik dalgalar kullanılmaktadır.

Cytotron tedavisindeki amaç kanser hücrelerini direkt olarak yoketmek değil, hücreye aktarılan düşük miktardaki enerjinin etkisiyle hücre DNA'sının kontrolsüz çoğalma komutlarını durdurmak ve zaman için kanser hücresinin apoptosiz adı verilen kendiliğinden ölmesine sağlamaktır.

Yapılmış olan klinik çalışmalar elektromanyetik dalgaların hücre membranlarının enerji seviyesini değişirerek hücre içindeki iyonların konsantrasyonuna etki etmek dahil pekçok etki yaratabildiğini göstermiştir. Genelde bu tedavi sonrasında kanser hücrelerinin enerji değerleri düşmüş oldukları -20 mV değerlerinden sağlıklı hücrelerdeki -90 mV düzeyine kadar yükseltilmektedir. Böylelikle p53 adlı bir proteinin aktif hale getirildiği ve hücrenin kontrolsüz olarak bölünmesinin engellendiği düşünülmektedir.

Cytotron kullanılarak Hindistan'ın Bangalore şehrindeki Institute of Aerospace Medicine'da 106 terminal durumdaki Kanser hastası üzerinde 2004 ile 2005 yılı arasında bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada yer alan hastaların tümü daha önce Cerrahi Müdahale, Radyoterapi veya Kemoterapi gibi mevcut tüm tedavilerin uygulandığı ancak başarılı olamadığı ve kanserin çok ileri derecede ilerlemiş olduğu hastalardır. Cytotron tedavisi sonrasında kısa süre zarfında ölmesi beklenen hastaların :

%90'ında semptomatik iyileşme görülmüştür (birkaç seans içinde ağrının azalması veya ortadan kalkması, morfin kullanımının kesilmesi, kilo kaybının durması gibi)
Hastaların çok büyük bölümünde tümör gelişimi durdurulmuş veya geriye döndürülmüştür
% 60'ı 1 yılı aşkın süredir yaşamaktadır (ölenlerin büyük bölümü daha önceki tedavilerin toksik etkileri nedeniyle oluşan komplikasyonlardan yaşamını kaybetmiştir)
%20'si normal çalışma hayatlarına geri dönmüştür

Normal olarak tamamının ölmüş olması gereken bu hastalarda Cytotron tedavisinin sağladığı sonuçlar harikadır. Geleneksel kanser tedavilerinin toksik etkilerine maruz kalmamış, bağışıklık sistemi zayıflamamış olan ve kanserin terminal safhaya ulaşmadığı hastalarda Cytotron tedavisinin çok yüksek oranda bir başarı göstereceği düşünülmektedir.

Kanser ve geleneksel tedaviler

Kanser, bazı etkilerle değişime uğramış hücrelerin, gerek yerel ve gerekse uzak noktalarda kontrolsüz olarak çoğalıp büyümelerinin sonucu oluşan hastalığa verilen addır. Normalde hücreler belli bir kontrol altında, ihtiyaca göre bölünerek çoğalırlar. Hücreler bir taraftan programlı ölüm ya da "apoptoz" denen olay ile yok olurken, diğer taraftan da DNA'daki çeşitli genlerin kontrolüyle çoğalırlar. Bu genler mutasyona (değişime) uğrayarak hücrelerin aşırı büyümesine sebep olurlarsa, o zaman kanser oluşur.

Geleneksel kanser tedavi yöntemleri vücudumuzun kendi hücrelerinden oluşan tümör hücrelerinin öldürülmesi amacına dayanır. Bu amaçla tümör hücreleri ya cerrahi müdahele ile, ya kemoterapi denilen kanser hücrelerini yoketmesi arzu edilen öldürücü ilaçlarla veya, çok yüksek frekansta iyonlaştırıcı radyasyon yayan ışınlar kullanarak kanserli hücreleri yokedilmeye çalışılır..

Her üç tedavi yöntemi de ölümle sonuçlanabilen, çok ciddi yan etkiler içermektedir. Etkinlik açısından sa örneğin Saygın Clinical Oncology dergisinde 2004 yılında yer alan bir makaleye göre kemoterapi tedavisi 5 yıl kanser hayatta kalma oranını ABD'de yalnızca %2,1 ve Avustralya'da %2,3 oranında arttırmakta yada diğer bir değişle % 60'dan %62'lere çıkartmaktadır. Tedavi sürecinde saç dökülmesi, mide bulantısı, şidetli ağrılar vs gibi sayısız yan etkilerle karşılaşılabilmektedir..

Kanserli hücreleri öldürme prensibine dayalı olan bu tedaviler genelde bu hücrelerin tamamını yokedememekte ve geri kalan hücreler tedaviye dirençli bir şekilde agresif bir şekilde tekrar ortaya çıkıp vücudun çeşitli bölgelerine yayılmaya (metastaz) başlamaktadırlar.

Yandaki bölümü tıklayarak Fortune dergisinde yer alan ve harcanan milyarlarca dolara rağmen niçin kanser ile savaşta başarı sağlanamadığını irdeleyen bir makaleye ulaşabilirsiniz.

5 Aralık 2007 Çarşamba

Artoskopi, Total eklem artoplasti (protez) ve Cytotron uygulamaların karşılaştırması

Karşılaştırma

Artroskopi

Protez

Cytotron

Yöntem

Endoskopik Tedavi

Cerrahi Protez Nakli

Harici Elektromanyetik Işın

Aneztezi

Bazen

Evet

Hiçbir zaman

Kan Nakli

Hayır

Gerektiğinde

Hayır

Kesik Yarası

Ufak

Evet

Hayır

Ağrı

Evet

Evet

Hayır

Hastanede Kalış

Birkaç Saat

Birkaç Gün

Günde Yarım Saat

İşe Dönüş

Günler İçinde

Haftalar İçinde

Aynı Gün

Yöntemin Tehlikesi

+

++

Yok

Ana Komplikasyonlar

+

++

Yok

Yönteme bağlı Ölüm

Çok Nadir

Nadiren

Yok

Komplikasyon

+

++

Bilinen Yok

Koruyucu Etki

Hayır

Hayır

Evet

Doku Rejenerasyonu

Hayır

Hayır

Genellikle

Osteoartritte Cytotron tedavisi nasıl uygulanır?

Cytotron tedavisi artrit hastaları için bir kür şeklinde uygulanır. Standart uygulama 21 gün boyunca günde yarım saat olmak üzere toplam 10,5 saattir.

Hastanın tedavi öncesinde MR ile çekilmiş görüntülerindeki eklemlerin tam durumu belirlenir. Daha sonra bu bilgiler sisteme yüklenerek elektromanyetik dalgaların kıkırdak dokusuna en uygun şekilde ulaşacağı ayarlamalar yapılır.

Tedavi süresince hasta hiçbirşey hissetmez. Tedavinin herhangibir yan etkisi yoktur. Ağrı kesici etkisi şaşırtıcı şekilde birkaç seans içinde ortaya çıkar. Genelde ilk hafta sonunda hareket kabiliyetinde artma başlar ve bu etki tedavi bitiminden sonra da devam edecek şekilde artar.

Cytotron ile bu aşamada diz, kalça ve dirsek eklemleri tedavi edilebilmektedir. Sistem aynı anda iki eklemi birden tedavi edebilmektedir.

Osteoartrit ve cytotron tedavisi

Cytotron'da kullanılan RFQMR teknolojisinin osteoartrit üzerindeki tedavi yöntemi ise amamn farklıdır. Cytotron'da tedavi amaçlı olarak radyo frekansı veya daha düşük frekanstaki düşük enerjili elektromanyetik dalgalar kullanılmaktadır.

Cytotron tedavisindeki amaç geleneksel tıp tarafından mümkün olmadığı iddia edilse de hasar gören kıkırdak dokusunun onarılması ve yenilenmesi ve eklemde yer alan diğer dokularda oluşan hasarın azaltılmasıyla gerçek bir iyileşme sağlanmasıdır. Cytotron aracılığıyla verilen Elektromanyetik dalgaların sağladığı enerji hücrelerin kendi içinde var olan rejenerasyon kapasitesini tetiklemeye yardımcı olmaktadır. Yapılmış olan klinik çalışmalarda elektromanyetik dalgaların hücre membranlarının enerji seviyesini değişirerek hücre içindeki iyonların konsantrasyonuna etki etmek dahil pekçok etki yaratabildiğini göstermiştir. Bu sayede hücre DNA'ları rejenerasyon için gerekli olan komutları vererek aşınmış olan dokuların çoğalarak yenilenmesini sağlamaktadırlar.

Cytotron kullanılarak Vasishta ve arkadaşları tarafından 2004 yılında 35 hasta üzerinde yapılan ilk klinik çalışmada "Knee Society Scoring System" ve dinamometri ile yapılan ölçümlerde Ağrı Skorları, Total Diz Skoru, Total Fonksiyonel Skor, Hareket Aralığı ve İtme Gücünde belirgin iyileşmeler sağlandığı ve bu etkinin tedavi bitiminden sonra da devam ettiği görülmüştür.

İlk çalışmanın başarısı üzerine 2005 yılında başlatılıp 2006 yılında sona eren Faz II çalışmada ise Cytotron tedavisi 350 hasta üzerinde uygulanmıştır. İlk çalışmadaki parametrelere ilave olarak hastaların tedavi öncesi, tedavi bitiminde ve tedaviden 3 ay sonra diz eklem MR görüntüleri alınmıştır. Bu görüntülerde hastaların önemli bir bölümünde şaşirtıcı şekilde geleneksel tıp tarafından yenilemeyeceği düşünülen kıkırdak dokusunda 1-3,5 mm arasında değişen artışlar saptanmıştır.

Bu durum gelenksel tıp tarafından mümkün olmadığı iddia edilen gerçek bir iyileşmeyi gözler önüne getirmekte böylelikle total diz atroplastisi gibi çok ciddi ameliyatlara gerek duymadan vücudun kendi kendini yenileme kapasitesi tetiklenerek kalıcı bir iyileşme sağlamak mümkün olabilmektedir. Söz konusu etki önemli bir hasta grubunda görülmüş olup, kısa sürede görülen semptomatik iyileşmeler % 90'ı aşkın bir hasta grubunda gözlenmiştir.

Sonuç olarak Cytotron kullanımı hastalarda şu sonuçları vermektedir :

  • Hemen tüm hastalarda gelişme gözlenmiştir
  • Pekçok hastada henüz 4'üncü seanstan itibaren ağrı azalmıştır
  • Hastaların çoğu 1-5 km yürüyebilmektedir
  • %40'ı yere kadar squat yapabilmektedir
  • Tedaviyi takip eden 30 gün sonunda %95'i aşkın hasta merdiven çıkabilmektedir
  • Tedaviden 3 ay sonra çekilen MR görüntülerinde pekçok hastada kıkırdak dokusunda 1-3,5 mm gelişme gözlenmiştir
  • Dinanmometre çalışmasında tedavi öncesindeki 5 kg'dan tedavi sonrası dönemde 45 kg'ye ulaşan iyileşmeler gözlenmiştir
  • Diz skorlama sitemindeki Ağrı Skorları, Total Diz Skoru, Total Fonksiyonel Skor, Hareket Aralığı paramerelerde belirgin iyileşmeler gözlenmiştir.